İsrail’in, HAMAS saldırısından sonra başlattığı “topyekûn” askeri harekâttan itibaren Türkiye ‘mizde İsrail’e karşı sosyal medyada beddualarla dolu çok büyük tepkiler, görülmekte, yaşanmakta.

Samimiyet ve öfkelerini anlıyorum fakat Beddua ile olmaz..

Konumuza gelmeden geniş izahını ” daha sonra yapmaya çalışacağım ” bir noktayı burada üç kısa paragraf olarak şimdiden yazayım:

– İsrail’in, HAMAS saldırısına hem de aynı anda bütün askeri gücü ile karşılık vermesi,

– ABD ve Rusya Federasyonu ile savaş halindeyken Ukranya’nın aynı zaman diliminde İsrail’e “her türlü” desteğe hazır olduklarını açıklamaları,Bize, Hamas’ın saldırı planladığının aylar öncesinden bilindiğini gösterir.

– Hiç planlanmadan, hazırlanılmadan İsrail ‘in saldırıdan hemen sonra yaptığı “çok organize” karşı taarruzu bir günlük değil, bir haftalık değil AYLARCA hazırlanmayı gerektirir… Hiç bir devlet; Kendisine yapılan bu kadar büyük bir saldırıya aynı anda karşılık veremez, bu kadar hazırlıklı, organize olamaz…

Şimdi gelelim buradaki konumuza :

İnancımız, imanımız tam fakat aşağıdaki ÜÇ Soru ve aralarda yaptığım değerlendirmeler meselenin özü olduğu gibi ” ne yapmalıyız” ın da yanıtı:

1- Günümüzdeki Orta Doğu’da bulunan, halkının çok büyük çoğunluğu Müslüman olan ülkelere baktığımızda (ki, çoğunluğu karton devletlerdir) şunu açıklıkla kabul ve itiraf etmeliyiz ki, sayı çoğunluğunun doğal sonucu olarak Müslüman devletler dediğimiz, Yöneticileri de tabiiyetle Müslim olan ülkelerde İslâm ;

  • Siyasi çıkarlar,
  • Oy hesapları,
  • Siyasi elitlerden beklentiler,
  • Umulan makamlar,

Dinimizi kullanarak güç ve servet sahibi olma niyeti gibi temel nedenlerle daima kullanılmış, rahmetli Ömer Lütfi METE’nin ifadesiyle; “AŞKSIZ, ZEVKSİZ…ALLAH’SIZ Müslümanlık” birkaç yüz yıldır bilinçli olarak anlatılmış, Müslüman topluma sürekli pompalanmış, bu uzun süreç sonunda toplumun büyük çoğunluğu İslâm’ı ; Yönetenlerin ve çıkar sahiplerinin istediği gibi anlamaya, yaşamaya başlamıştır.

Bu faktörler nedeniyle Kur’an-ı Kerim’imiz Müslümanların çok büyük kısmınca tam olarak anlaşılamamış, güzel Kitabımız adeta ” sevap kazanma makinesine” dönüştürülmüştür.

Sorum şu: Bahsedilen devletlerde Müslüman toplum bu gerçeği ne zaman fark edecek, ne zaman bakıp-görecek.

Halbuki tamamı yüz on dört (114) sûreden oluşan Kur’an-ı Kerim seksen (80) sûrede yani yüzde yetmiş nokta on yedi ( %70.17)’ lik kısmında İnsanlığa;

Düşünmeyi yani öğrenmeyi(bilim), Araştırmayı(ilim),Aklını kullanmayı hatırlatıp, Onları doğru yola yönlendirmek için ” öğüt” veriyor.

Belki de Orta Doğu ‘daki halka uzun zamandır pompalanan; Kalitesiz, birbirinin kopyası ancak ” ortak noktaları” izleyiciye olumlu hiç bir katkı yapmayan film ve diziler, eğitim politikalarına sürekli müdahalelerin” gerekçesi budur ” : (Tekrar edeceğimi biliyorum ancak” burası çok önemli!!”)

  • Toplumu uyduruk gündemlerle,
  • Toplum kültürüne uymayan, hiç ilgilendirmeyen senaryolu dizilerle,
  • Topluma hiç bir olumlu katkısı olmayan gündüz kuşağı programlarla,
  • Haber verMEyen haberlerle oyala,
  • Eğitim kalitesini düşür,
  • Toplumu uyuştur, uyut,
  • KOLAY YÖNET …

2- Dünya’da iki milyar civarı Müslüman, yirmi Milyon civarı İsrail’li var. Yani Yüz(100) Müslümana, Bir İsrail ‘li düşüyor ve Onlar, Bizi 1948’den bu yana sürekli dövüyor..

Nasıl?

Niçin Müslümanlar hep dayak yiyorlar?

3. (Son) soru ;

Dünya coğrafyasına baktığımızda, Müslüman devletlerin ana gündemi Kadınların Örtünmesi !! !

Müslüman devletlerin başka sorunu yok…..???

Konu, Kur’an-ı Kerim’imizde çok açık biçimde anlatıldığı, çözüldüğü halde sürekli Kadınlar ve uyduruk başörtüsü sorunu, kadınların nasıl giyineceği.

Niçin??

İslâm’ı doğru öğrenmek, anlamak açısından bütün mesele iki noktada düğümleniyor:

A– Müslüman toplumlardaki çok büyük çoğunluğun “Aklını kullanmaya üşenmeleri”.

Oysa Benim bulabildiğim -büyük ihtimalle eksiğimde vardır – Kur’an-ı Kerim’de aklı kullanmayı isteyen ayet sayısı yirmi dört (24).

Kitabımız daha ne kadar yazsın? Ahlâklı ol, Aklını kullan, öğren, çalış.

Hepsi bu.

B– Rahmetli Milli şairimiz Mehmet Akif ERSOY’un SAFAHAT ‘ında yazdığı gibi “güzel Kitabımızın mezar başında okunmak için gönderildiğinin zannediliyor olması ” galiba…

– Küçük bir grup; yüzde altı civarı; Arapça bilmediğinden “anlamadan” okuyor. Bunlar en masum grup, samimiler. Sözümüz olabilir mi?

– Geriye kaldı yüzde 3-4.

Bunların Yüzde Bir’ i; Din tüccarı, AŞKSIZ, ZEVKSİZ, Allah ‘la aldatan şarlatanlar.. En fazla ” yaygara koparanlarda” bunlar..

– Ne kaldı geriye? Yüzde İki. Yüzde iki ile de bu kadar olabiliyor.. Onların da ” çıkartılan gürültüden ” sesleri duyulamıyor belki de engelleniyor..

“Yüzde bir ne oldu?” diyeceksiniz. Onlarda Müslüman gibi görünenler…


Dünyanın Yeni Politik Dizaynında İlgili devletlerin *fark edilmekten * en çok korktukları konu :

İran – İsrail – S. Arabistan – ABD ilişkileri…

Nasıl bir ilişkiler ağı.. var.. Görünenlerle Hiç Bir ilgisi Yok… Hepsi çıkarları için birbirlerini besliyor -hatta – istemeden destekliyorlar.

Gerekçesi de; 1980’lerde başlatılan, Oluşturulmaya çalışılan ” Yeni Düzen ” .

Türkiye’miz bu yeni oluşuma ” hazır” olmak için ne yapıyor?

Şu kadarını yazmalıyım: Türkiye ” Yeni Düzen” i ilk fark edenlerden belki de birinci ülkedir.

O kadar ki, bunu MGK toplantı tutanaklarına yazıp, toplantı gündem maddesi olarak kamuoyuna da açıklamıştır.

ABD – S. Arabistan – İran – İsrail ilişkileri ve Türkiye – Yeni Dünya Düzeni konusunu Devlet Dergisi’nin Kasım – 2023 sayısında yazımın yayınlamasından sonra burada paylaşacağım, Kısmetse..